Kimya-yı Saadet (7)
Fakir insan, kendisi çaresizlik ve ihtiyaç içinde iken dünyadaki çeşitli nimetleri görünce, şeytana uyup şöyle der, “Yüce Allah’ın bu yaptığı adalete insafa sığar mı? Bu ne biçim rızık bölümüdür? Zalim ve fasıka, sayısını bilemeyecekleri kadar mal verirken, bir zavallıyı da açlıktan öldürüp bir gümüş dirhem vermez.
Malın övgüye değer olmasının nedenlerinden biri de, ahiret saadetine vesile olan üç şeyden biri olmasıdır. Ahiret saadetine üç şeyle uğraşmak mümkündür. Birincisi, kalptedir; ilim ve güzel ahlak gibi. İkincisi, vücuttadır; sağlık ve selamet gibi. Üçüncüsü de vücudun dışındadır; gereken miktarda mala sahip olmak gibi.
Gerektiğinden fazla mala sahip olmak felaket getirir. Övülen miktar, ihtiyaç miktarı kadar mala sahip olmaktır.
Bunun için Resûlüllah buyurur ki, «Ya Rabbi, âl-i Muhammed’in malını kifayet miktarı eyle.» Zira kifayet miktarından fazla olan mal¬dan helak kokusu gelir. Kifayet miktarından eksik olandan da küfür kokusu gelir.
AÇGÖZLÜLÜK, HIRS ve KANAAT
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki,
Yine buyuruyor ki, “İnsanoğlunda her şey yaşlanır fakat şu iki şey yaşlanmaz: Biri uzun yaşama ümidi, diğeri de dünya sevgisidir.”, “Mutlu insan, kendisine doğru yol gösterilip, kifayet miktarı mal verilince, onunla kanaat eden kimsedir.”, “Şüpheli şeylerden sakınınız ki, insanların en çok ibadet edeni siz olasınız. Sahip olduğunuz şeye kanaat ediniz ki, insanların en çok şükredeni siz olasınız. Kendiniz için istediklerinizi, başkaları için de isteyiniz ki, tam mü’min olasınız.”
Musa (a.s.) “Ya Rabbi, kullarının en zengini hangisidir?” diye sordu. Yüce Allah, “Verdiğimle kanaat eden kimsedir.” buyurdu. İbn-i Mesud diyor ki, “Her gün bir melek şöyle çağırır: “Ey insanoğlu! Sana yeten az bir şey, sana Allah’ı unutturan çok şeyden daha hayırlıdır.” Hadiste,