Karabağ Savaşı ve Haksız Suçlanan İran!
Aslında Ermenistan ve Azerbaycan arasında 1905 den beri süren Karabağ sorunu 26 Şubat 1992 Ermenistan ordusunun Hocalı kasabasını kuşatması üzerine işgale dönüşmüştür.
Rus ordusu da hakim Ermeni subayların yönlendirmesi ile başlatılan topçu saldırısı ile kasabadan ayrılmak zorunda kalan halk tek gidecekleri doğu koridoruna doğru yol almaya başlar. Ancak orası da Ermeni askerler tarafından kuşatılmıştır. Açılan ateş neticesinde 613 sivil Azeri kadın çocuk demeden vahşice katledilir. Öldürülen insanlar daha sonra bir araya toplanarak üzerilerinde korkunç tahribatlar yapıldıktan sonra fotoğrafları çekilir ve yakılarak yok edilir. Birliklerin başındaki komutanlardan biri bu gün Ermenistan Devlet Başkanı olan Sarkisyan’dan başkası değildir. Daha sonra verdiği bir röportajda “Azeriler işi bu kadar büyütüp sivilleri öldüreceğimizi tahmin etmiyorlardı. Bu yüzden koridorda bize doğru yürüdüler. Ancak biz ciddi olduğumuzu tüm Azerbaycan’a göstermeliydik.” diyerek vahşetlerinin sebebini fütursuzca açıklıyordu.
Bu tarihe kadar Ermenistan tıpkı İsrail’in yaptığı gibi öncelikle nüfus politikası ile Karabağ’ı İşgale hazırlamış ve uluslararası kamuoyunda haklı bir gerekçeye dayandırmaya çalışmıştır. 1832 yılında yapılan resmi nüfus sayımına göre bu bölgedeki Azeri nüfusu %92 Azeri ve %8.4 Ermeni iken süreç sonucunda bu oran Ermeni nüfusu lehine gelişmiş ve 1948-1950 yılları arası 150000 den fazla Azeri nüfusu çeşitli politikalarla bölgeden göç ettirilmiştir.
İşgal’den birkaç ay sonra AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) organizasyonu ile Minsk toplantısı Türkiye’de dahil 11 ülkenin katılımı ile yapılmış ve İran’ın da aracılığı ile iki ülke arasında bir anlaşmaya varılmasına rağmen Ermenistan bu anlaşmaya uymamış ve Şusa , Laçin Kelbecer, Fuzuli, Ağdam, Gubadlı ve Zengilar’ı sırasıyla ve bir kaç ay arayla işgal etmiştir.
Her işgal sonrası BM toplanarak Ermenistan’ı uyarmış ve derhal işgal ettikleri yerleri terk etmesini aldığı kararlarla istemiştir. Ancak Ermenistan yine İsrail gibi bunların hiçbirine uymayarak BM ve diğer uluslararası kuruluşların yaptırım eksikliğinden faydalanmış ve işgali sürdürmüştür.
Tüm Karabağ savaşı sonucunda 20.000 insan öldürülmüş, 100,000 insan yaralanmış bunlardan 50.000 kadarı sakat kalmış, 7.000 devlet dairesi 700 civarı okul 665 tıp merkezi 800 km den fazla yol, 160 köprü 23.000 civarı su hattı ve bir milyondan fazla tarım arazisi tahribata uğratılarak yok edilmiştir. Mayıs 1994 de Bişkek Protokolü ile ateşkes sağlanmasına rağmen işgal sonlanmamış ve gerginlik bu günlere kadar devam etmektedir.
Rusya ve İran, Ermenistan’ı defalarca uyardılar. İşgal edilen yerleri terk etmesi için. Ermenistan’ın cevabı “Buraları savaşla kazandım benim hakkımdır” oldu. O zaman Rusya ve İran kenara çekildiler. Bu işin ancak savaşla hallolacağı ve bunun için Azerbaycan’ın çaba göstermesi anlamını geliyordu. Yoksa Azerbaycan’ı Ermenistan’a tercih etmek değildir bu. Ancak Azerbeycan üzerine düşen görevi yapmıyor, savaştan kaçınıyor ve diplomasi ile halledeceğini söylüyordu.
Rusya için Azerbaycan her daim Ermenistan’dan daha yakın ve güvenlidir. Hem daha büyük bir ülkedir. Daha stratejiktir. Daha gelişmiştir. Doğal kaynaklar açısından Ermenistan’dan avantajlıdır. Üstelik %90 nüfusun Şii olması Rusya’da yükselen selefi terör açısından daha güvenlidir.1920 de Bakü’nün işgalinden bu yana Rusya Karabağ’ın Azerbaycan toprakları olduğunu çeşitli defalar deklere etmiş ve bu güne kadar bu politikasından vazgeçmemiştir. İşgalin ilk yıllarında Sergev Kirov “Karabağ, Azerbaycan’da kalmalıdır” demiş, Rusya Komünist Bolşevik Partisi “Karabağ Azerbaycan’dan koparılamaz” açıklaması yapmış Gorboçov “Dağlık Karabağ, Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçasıdır”diyerek bu politikayı sürdürmüşlerdir.
Her sene Karabağ işgalinin yıldönümü itibarı ile Ermenistan’a sövülüp sayıldıktan sonra mesele gelir İran’a dayanır. Öyle bir noktaya varır ki sanırsınız Karabağ’ı işgal eden ve Hocalı katliamını yapan Ermenistan değil de İran’dır.
Halbuki Karabağ için şehit olan İran asker ve milislerinin sayısı Azerbaycan askerlerinden belki de fazladır.Azeri kamuoyundan ve uluslararası Azeri ve Türk kamuoyundan Karabağ ile ilgili gizlenen gerçeklerden biri de budur. Karabağ’ savaşı başladığında İran hemen yardıma koşmuştur.İranlı komutanlar tıpkı Suriye’de yaptıkları gibi o zamanda Azerbaycan Ordusunu dahil olarak komuta kademesinde yer almışlar ve koordinasyonu sağlamışlardır.Gönüllü Afgan birliklerini ve Şii milislerini ertesi sabah Karabağ’a sevk edilmiştir. Birçok köy İran’dan gelen bu milisler sayesinde geri alınmıştır. Hemen mülteciler için çadır kentler kurularak buraya özel bir Seyit Ruhullah Humeyni İmdat Yardım Cemiyeti kurulmuştur. Tam iki sene göçen Azerilerin barınma, beslenme ve su ve elektrik ihtiyaçları karşılanmıştır İran bunu zamanında askeri güç ile çözmek taraftarıydı. Azerbaycan ise diplomatik ve uluslararası girişimlerle çözmek konusunda ısrarcıydı. Yirmi beş yıldır bir türlü bu diploması işlemiyor.
İran Hocalı katliamının ertesi günü bizzat kendisi Karabağ’a müdahale etmiştir.Ancak Elçibey ve Azeri politikacıların İran karşıtlığı ve engellemeleri sonucu bu müdahaleyi sürdürememiştir. Daha sonra defalarca Azerbaycan’ı bu konuda ikna etmeye çalışmalarına rağmen başarılı olamamışlardır. Şehit olan İran askerlerinin naaşları hala Azerbaycan’dadır ve İran’a verilmemiştir bile. Eğer Azerbaycan devleti gerekli müdahaleyi İran ile birlikte yapsaydı bu gün Karabağ işgalden kurtulmuş olacaktı. Karabağ meselesinin tek müsebbibi Azerbaycan Devletidir. Uluslararası efendilerine rest çekemediği için Karabağ’ı gözden çıkarmış ve oraya gerekli müdahaleyi yapmamıştır.
İran içinde Azerbaycan’ı tercih etmesini gerektirecek çok fazla saik vardır. Ancak Azerbaycan’ın İran Azerbaycan’ı ile ilgili politikaları dolayısıyla İran’a bakış açısı daha sert ve art niyetlidir. Bu yüzden uluslararası kamuoyunda hegomonya devletlerinin politikalarını da gözeterek İran aleyhine propaganda yapmayı ve İran’ı suçlamayı tercih ediyor.
İran’ı Karabağ meselesinden uzaklaştıran Azerbaycan hükümetinin ırkçı ve laik politikalarıdır.
Özal’ın “Azeriler İran’a daha yakındır. Onlar Şii, biz Sünniyiz” sözüne rağmen İran Karabağ’da Azerbaycan’a yardım etmek istemiş ancak
Ebulfeyz Elçibey’in ”Ben iki elimle Karabağ’ı Ermenistan’a vermeye razıyım ama Karabağ’ın İran’ın yardımıyla kurtulmasını razı değilim” sözü tarihe damga vurmuştur.
Azerbaycan devletinin İran Azeri bölgesi için “Güney Azerbaycan” söylemi ve bu söylemin siyasete yansımış olması, İran’daki İslami bilincin kendi ülkesine sirayet etme kaygısı, küresel güçlerin İran politikası Azerbaycan’ın İran siyasetini belirlemektedir.
İran Karabağ için elinden geleni fazlasıyla yapmıştır. Önce fiili müdahale ederek müdahale etmiş sonrada çatışmayı bitirmek için her iki tarafı ikna etmeye çalışmıştır.
Bir kavgada bir tarafı ikna edemezseniz diğer tarafı ikna etmeye çalışırsınız. Her iki tarafı da ikna edemezseniz kenara ve kavganın neticelenmesini bekler yumruk yemekten sakınırsınız. Doğru olan yaklaşım budur.
Bununla birlikte dünyada Hocalı olaylarını Soykırım olarak kabul eden on ülke içinde Türkiye yoktur. Şubat 2013 de Hocalının Soykırım olarak tanınmasına ilişkin kanun teklifi MHP ve CHP’li vekiller tarafından kabul edilmesine rağmen AKP’li vekillerin oylarıyla ret olunmuştur
Özal’ın 1992’de yaptığı siyasi gafın aynısını 2016’da Işid’in Tuzhurmatlu’da hardal gazı kullanmasıyla Türkiye’den yardım istemeleri üzerine AKP Hükümeti’de yapmış ve vize politikaları ile Türkiye’ye göç etmelerini engellemiştir.
Türkmen Milliyetçi Halk Partisi Sözcüsü Ercan Ketene, “Türkmenler İran’dan yardım istedik İran anında 8 doktor gönderdi. Saldırıdan 2 bin 100 kişi etkilendi” diye konuştu. Ketene şöyle devam etti: ”50 binden fazla Telaferli, Kerküklü Türkmen zor şartlarda yaşıyor.Türkiye hiç bir şey yapmıyor. Şu anda Irak’tan gelmek isteyen Türkmenlere vize zorluğu çıkarılmaya başlandı. Vize için dokuzuncu aya randevu veriliyor” açıklamasını yapmıştı.
Azerbaycan’ın küresel hegomonyanın kayığına binip İran karşıtı söylemlerinin kendine özel çok önemli gerekçeleri vardır:
1- Güney Azerbaycan söylemi: Azerbaycan yazık ki İran Azerbaycanını milli misak sınırları içinde görmekte ve bu yüzden bu coğrafyaya “Güney Azerbaycan” ismini vermektedir.Bu sebeple iç kamuoyuna yönelik propaganda yapmaktadır. Dolayısı ile Azerbaycan milliyetçi kesimi içinde GAMÖH (Güney Azerbaycan Milli Özgürlük Haraketi) GAMOH (Güney Azerbaycan Milli Oyanış Hareketi) gibi örgütler ortaya çıkmış ve bunlar faaliyet alanlarını İran içine doğru genişletmişlerdir.
2- İkinci olarak Aliyev’lerin laik monarşik yönetimlerinin halkın bilinçlenmesi ve özellikle İran’dan yayılan İslami bilinçlenmesi neticesinde kaybedilme kaygısıdır.Rusya sonrası Azerbaycan’da İslami uyanış baskı altında tutulmuş ve çeşitli yasak ve tutuklamalar ile engellenmeye çalışılmıştır. Şia öğretisinin direnişçi vasfı ve müçtehit ve taklit mercilerinin halk üzerinde etkin kontrolü İran ile aynı mezhebi saiklerin var olması Azerbaycan’ı her zaman İran’a karşı temkinli olmaya itmiştir.
3- Küresel küfrün ve özellikle siyonist İsrail’in İran politikasından etkilenmesi. Azerbaycan’ın hem coğrafi konum olarak hemde mezhebi yapısının bu politikada çok önemli bir yeri vardır. . İran’ın diğer ülkelerle olan sınırlarına rağmen en güvenli sınırı Azerbaycan sınırıdır ve siyonist emperyalizm bu güvenliği yıkma çabası içindedir. İsrail ile yapılan anlaşma ile İsrail Azerbaycan’a füze rampaları ve askeri üstler kurmuştur. İsrail Azerbaycan için savunma kalkanı hazırlamaktadır. Azerbaycan halkının Şii inancı devşirilmeye çalışılmaktadır. Şii alim ve aktivistleri cezaevlerine konularak inançlı insanlara baskı uygulanmakta ve başörtüsü yasaklanmıştır. Selefi akımların Azerbaycan’da yer bulması için çeşitli girişimlerde bulunulmuştur.
Eski Devrim Muhafızları Komutanı Muhsin Rızai,kendisiyle yapılan bir röportajda Karabağ’da İran’ın verdiği mücadeleyi şöyle anlatmaktadır.
“Karabağ bölgesinin durumunun net olarak anlaşılması, Azerbaycan ordusunun gerekli askeri teçhizatlarla donatılması ve gerekli askeri eğitimlerin verilmesi için bizzat emir verdim. Hatta o zaman Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin özel olarak eğitilmesi için gerekli emirleri vermiştim.”
“Karabağ savaşına çok sayıda İranlı katılarak şehit düştü. Savaş sırasında yaralananlar İran’a intikal edilerek tedavi altına alındı. Şehit olanların bir çoğu ise Bakü’de defnedildi.”
“Bizler Azerbaycan’ın zor günlerinde yanında olduğumuz gibi bugünde onların yanındayız. Karabağ’ın geri alınmasında da onlara yardıma hazırız. Karabağ toprakları İslam topraklarıdır ve barışçıl yöntemlerle Azerbaycan Cumhuriyetinin tüm toprakları temin edilmelidir.”
Küresel hegemonyanın İran politikasında önceden olduğu gibi bu günde medya yayın organları Azerbaycan ve Türkiye gibi ülkelerde Karabağ savaşında İran’ın Azerbaycan’a yardım etmediğini ve bu konuda Ermenistan’ı desteklediği iddiasıyla İran’ı karalamaya çalışmaktadırlar. Türkiye ve Azerbaycan medyası sık sık İran İslam Cumhuriyetini kötülemek için Karabağ savaşında İran’ın Azerbaycan askerlerini eğittiğini, askeri milis güçlerini organize ederek müdahale ettiğini askeri malzeme verdiğini hatta savaşta ön safta bizzat savaştığını anlatmadıkları gibi tam tersi Ermenistan’a yardım ettikleri iftirasını atarak kamuoyunda İran’ı kötülemeye çalışmaktadırlar.
Karabağ savaşının ilk dönemlerinde İran Devrim Muhafızları askerlerinin başarısıyla Karabağ’ın bir karış toprağı bile kaybedilmemişti ve işgal edilen birçok köy ve kasaba İran milisleri tarafından kurtarılmış ancak Amerika’nın oyunları ile ve Azerbaycan’ın Türklük ve milliyetçilik politikası yüzünden Ermenilere karşı savaşan İran Devrim Muhafızlarını bölgeden çıkardıklarında artık Karabağ kaybedilmeye başlanmıştı. İran bölgeden çıkarıldıktan sonra Karabağ savaşı kaybedilmiştir. Bu resmen Karabağ’ın Ermenilere satılmasıdır.Daha sonraki yıllarda izlenen oyalayıcı politikalarda bunu desteklemektedir.. İran İslam Cumhuriyetinin savaş dönemindeki Devrim Muhafızları Komutanı olan Muhsin Rızai’nin ve dahi birçok politikacının zaman zaman yaptıkları bu açıklamalar gerçekleri ortaya koysa da bu faşizan politikalar bunların ortaya çıkmasını engellemeye çalışmaktadırlar.. Ama işin ilginç yanı İran’la birlikte cephede Ermenilere karşı savaşan bir çok Azerbaycanlı yiğit ülke içinde ortadan kaybolmuş ve yok edilmiştir. Bazıları hapislere atılmış bazıları da suikastlara uğrayarak şehit edilmiştir.
Netice olarak bu gün Azerbeycan İran karşıtı bir politika da doruk noktadadır ve emperyalizim ve siyonizm tarafından İran’a saldırı üstü olarak hazırlanmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan’ın Bayreyn’den dillendirdiği “Pers Milliyetçiliği engellenmelidir” söylemi de bu hazırlıkların Azerbeycan ‘da dahil tüm Ortadoğu’da artık start aldıgının işaretidir.
Azerbeycan Farisi olmayan Şiilerin en büyük nüfusunu barındırdığı için bu politikada stratejik öneme sahiptir ve yeni versiyon İran karşıtlığı politikasında merkez üst olacaktır.