İslam’da Mükemmel İnsanı Tanımanın Yolları
Nitekim Resul-i Ekrem (s.a.a) hazretleri İslam dininin örnek kamil insanıdır, keza onu takiben Hz. Ali (a.s) de İslam’ın mükemmel insan örneklerinden bir diğerini teşkil eder. Binaenaleyh onları tanımak, İslam’da mükemmel insan hakkında yeterince bilgi verecek, mükemmel insanın nasıl ve nice olduğunu anlamamıza yetecektir.
Ancak, mesela Ali’yi (a.s) tanımak İslam’da kamil insanı tanımaktır derken kastedilen onun adı, nesebi, soyu, sopu vb. nüfus kütüğünü ilgilendiren bilgileri öğrenmek ve bilmek değildir tabi. Evet, Ali’nin (a.s) tüzel ve herhangi birisi gibi hukuki bir kimliği vardır; nüfus cüzdanındaki Ali’dir (a.s) bu; yâni ismi Ali’dir; Ebu Talib’in oğlu Abd’ul Muttalib’in torunudur, annesi Esed İbn-i Abd’uluzza’nın kızı Fatıma’dır, Hz. Fatıma’nın (a.s) kocasıdır, Hasan ve Hüseyin’in (a.s) babasıdır; şu tarihte doğmuş, şu tarihte dünyadan göçmüş, şu, şu savaşlara katılmıştır vs. Bunlar nüfus kütüğünü ilgilendiren bilgilerdir; yâni mesela biz Hz. Ali (a.s) için bir nüfus cüzdanı çıkarttırmak istediğimizde bu bilgilere baş vururuz. Ancak bu nüfus cüzdanındaki bilgilerle Ali’yi (a.s) İslam dininin kamil bir insanı olarak tanıyabilmek kabil değildir; Ali’yi tanımak, onun kişiliğini tanımaktır, şahsiyetini tanımaktır, şahsını değil. Bu anlamda biz Ali’nin kişiliğini tanıyabildiğimiz ölçüde İslam’ın kamil insanını tanıyabilmişiz demektir.
Aynı şekilde bu kamil insanı kendimize örnek aldığımız, yolunu izlediğimiz ve kendisini -lafta değil- amelde ve pratikte öncü, rehber ve imam olarak kabul edip ona uyduğumuz ölçüde de onun Şia’sı -izleyicisi, yolunda giden- olmuş oluruz. Yâni Ali’nin yolunda gidebilmek ancak hayatın her safhasında onu örnek alıp kendini bu kamil numuneye göre yetiştirmekle mümkündür. Şehid-i Evvel’in de demiş olduğu gibi: Şia, Ali’nin yolunda giden, ona uyan ve yaşamını onun esas aldığı esaslara göre düzenleyene denir ancak. Yâni sırf Hz. Ali’yi (a.s) sevmekle, ona muhabbet beslemekle; kısacası lafla Ali (a.s) Şia’sı olunamaz.(*) Şehid-i Sani muşayeet kelimesiyle ifade ediyor bunu; muşayeet onunla, onun ardında, onun ardı sıra yürümek anlamına gelir. O halde Ali (a.s) Şia’sı Ali’yi muraat edendir ancak, yâni -lafla değil- amelde ona uyan, ona benzeyen kimsedir.
Demek oluyor ki insan-ı kamili tanıyabilmenin iki yolu vardır, faydasının ne olduğunu da gördük bunun. O halde bu konu yalnızca ilmi açıdan etkisi olabilecek felsefi ve bilimsel bir konu olmayıp pratik faydalar içeren bir konudur. Eğer Kur’an’ın -ve sünnetin- açıklamaları ya da Kur’an’ın yetiştirmiş olduğu şahsiyetler aracılığıyla İslam’ın kamil insanını tanıyamadıkça İslam’ın tayin etmiş olduğu yolda yürümemiz, gerçek manada bir Müslüman olmamız ve toplumumuzu İslami bir toplum haline getirmemiz mümkün değil demektir. O halde İslam’ın kamil ve örnek insanını tanımak bizim için vazgeçilemez bir zaruret mesabesindedir.
Şehit Murtaza Mutahhari