Hz.Peygamber (s.a.s) ve Kısas!

0
Resulullah (s.a.a) son hastalığında Bilal’a halkı camide toplamasını emretti.

 Halk bu davet üzerine camide toplandı. Resulullah (s.a.a)’in kendisi de ağır hasta olmasına rağmen camiye gelerek minbere çıktılar. Allah’a hamd-u sena ettikten sonra, halk için katlandığı zorlukları anlatarak şöyle buyurdular:

“Ey dostlar! Ben sizin için görevimi nasıl eda ettim? Sizinle beraber (düşmana karşı) savaşmadım mı? Ön dişlerim kırılmadı mı? Alnım parçalanmadı mı? Acaba yüzüme akan kanla sakalım kana boyanmadı mı? Her zorluğa katlanmadım mı? Yiyeceklerimi başkalarına feda etmemden dolayı karnıma taş bağlamadım mı?”

Ashap cevaben şöyle dediler:

“Kuşku yok ki hepsi doğrudur. Ümmet uğruna nice zorluklara katlandınız, hakkı yayma yolunda eşsiz çaba ve gayret sarfettiniz, bu hususta hiçbir ihmalkarlıkta bulunmadınız. Allah Teala size en iyi ecir ve mükafatı versin.”

Resulullah (s.a.a) bu esnada şöyle buyurdular:

“Alemlerin rabbi olan Allah Teala, hiçbir zulümden (insan haklarından) geçmeyeceğine dair yemin etmiştir. Sizler Allah aşkına söyleyin; her kimin benim üzerimde bir hakkı varsa veya herkime (farkında olmadan) bir haksızlıkta bulunmuş isem bana bildirsin ve hakkını benden istesin. Çünkü bu dünyada uygulanacak olan kısas benim için ahirette melek ve peygamberlerin karşısında uygulanacak olan cezadan daha iyidir!”

Bu sırada Sevvadet bin Kays isminde bir adam meclisin sonlarından ayağa kalkarak şöyle dedi:

Ey Allah’ın elçisi! Annem ve babam sana feda olsun! Siz Tâif’ten döndüğünüzde ben sizi karşılamaya geldim. Siz “Azba” ismindeki devenize binmiştiniz, ince bir çubuk da elinizde vardı, o çubuğu kaldırıp deveye vurmak istediğinizde benim karnıma deydi; kasıtlı veya kasıtsız olduğunu anlayamadım.

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular:

“Kasıtlı olmasından Allah’a sığınıyorum, kesinlikle kasıtlı olarak vurmamışım.”

Daha sonra şöyle buyurdular:

“Ey Bilal! Fatıma’ın evine git, benim o ince çubuğu getir!”

Bilal camiden çıkıp Medine sokaklarında yüksek bir sesle şöyle diyordu: “Ey insanlar! Boynunda herhangi bir hak ve kısas olan şahıs, kıyamet gününden önce ödesin. Şimdi İslam Peygamber’i (s.a.a) kendisini kısasa hazırlamış ve halkın hakkını kıyamet gününden önce ödüyor.”

Bilal, Hz. Fatıma (a.s)’ın evinin kapısını çalarak; “Baban ince çubuğu istiyor.” dedi.

Hz. Fatıma (a.s): “Ey Bilal! Babam ince çubuğu ne için istiyor? Artık bugün ona ihtiyaç yoktur. Çünkü babam, bu çubuğu yolculuk günlerinde kendisiyle birlikte götürüyordu!”

Bilal: “Ey Fatıma! Babanın şimdi minberin üzerinde olduğunu ve halkla vedalaştığını bilmiyor musun?”

Hz. Fatıma (a.s) bu sözü duyar duymaz feryat ederek ağladı ve şöyle buyurdu:

“Bu gam ve üzüntüden dolayı eyvahlar olsun! Babacığım senden sonra artık kim mazlum ve yoksullara yetişecek ve onlar senden sonra kime sığınacaklar! Ey Allah’ın habibi, kalplerin mahbubu!”

Hz. Fatıma (a.s) daha sonra el çubuğunu Bilal’a verdi. Bilal da o çubuğu Resulullah’a götürdü.

Resulullah (s.a.a); “O yaşlı adam nerededir?” buyurdular.

Yaşlı adam yerinden kalkarak; “Buradayım ey Allah’ın elçisi! Annem ve babam sana feda olsun.”

Peygamber (s.a.a): “İleri gel, razı olman için bana kısasını uygula!”

Yaşlı adam: “Annem ve babam sana feda olsun, karnını aç!”

Hz. Peygamber (s.a.a) karnının üzerindeki gömleği bir tarafa çekince yaşlı adam şöyle dedi: “Mübarek karnınızdan öpmem için bana müsaade ediyor musunuz?”

Peygamber (s.a.a) müsaade edince, yaşlı adam Hz. Peygamber’in karnından öperek şöyle dedi:

“Allah’ım! Bu amel ile kıyamet günü cehennem ateşinden sana sığınıyorum.”

Hz. Peygamber (s.a.a): “Ey Sevvadet bin Kays! Kısas mı yapıyorsun, yoksa beni af mı ediyorsun?”

Sevvade: “Ya Resulellah! Affediyorum.”

Peygamber (s.a.a): “Allah’ım! Sevvadet bin Kays’ı bağışla; nitekim o, senin peygamberin olan Muhammed’i bağışladı.”