Hz. Ali’nin (a.s) Dilinden Yol Azığı 1

0
Dünyaya gelişin asıl felsefesi ebedi yurt olan ahret için hazırlık yapmaktır. Ahiret yurdu ancak dünyada yapılacak güzel işler ve salih amellerle kazanılabilir.
İnsanoğlunun önünde sarp yollar, tehlikeli geçitler, aşılması zor dağlar ve uzun bir yolculuk vardır. Bu tehlikeli geçit ve uzun yolculuğun azığı ise ömür ve insana sunulan fırsatlardan istifade etmektir. Kimileri dünyada sadece ahiretleri için çalışırlar, kimileri de yatırımlarını sadece dünya makamları ve zevklerine yaparlar. Hz. Ali (Aleyhisselam) konuşmalarında sıkça ahiret azığı toplamanın önemine vurgu yapmıştır. Müminleri gaflete düşmekten uyarmış, dünyada kendilerine sunulan imkânlardan layıkıyla istifade etmeye tavsiye etmiş ve onlara dünyalarını ahiretlerine dönüştürmeyi öğütlemiştir. Ahiret yurdunun zevk ve rahatlığı dünya hayatından geçmektedir. Çünkü dünya hayatı ahretin tarlasıdır.        Ey bu yolculukta azık toplamayan gafiller! Ne yazık ki, öteki tarafta keşkeleriniz, ahu vah diye figan etmelerinizin acı ateşi yüreklerinizi kasıp kavuracaktır, bundan daha kötüsü ise bunların sizlere bir faydası olmayacaktır.

Hz. Ali (Aleyhisselam) şöyle buyuruyor: “Ah! Azığın azlığından, yolun uzunluğundan, seferin uzaklığından, varılacak yerin (kabir ve berzah) zorluk ve azametinden.”

İmam Ali (Aleyhisselam) oğlu İmam Hasan’a (Aleyhisselam) şöyle vasiyette bulunuyor:

“Önünde uzun ve aşılması zor bir yol olduğunu bil! Bu yolu kat etmek, güzel bir şekilde istekli olmayı gerektirir. O halde, gücünün yettiği kadar azık hazırla!”

Yine o hazret ibret dolu hikmetli bir sözünde şöyle buyuruyor:

“Tükenecek günlerinizden tükenmeyecek günler için azık hazırlayın!”

Hz. Ali (Aleyhisselam) buyuruyor:

“Sebat ve gayret gösterin hazırlıklı olun ve azık alabileceğiniz bu diyardan çok azık alın!”

       Bu uzun yolun azığı nedir, ömürden ahiret için nasıl istifade edilir?

Allah’a itaat, halka hizmet, haramlardan kaçınmak ve farizaları yerine getirmek vb. iyilikler bu tehlikeli ve uzun yolculuğun azığıdır. Kıyamet günü hayırlı amellere ve güzel işlere bakılır ve insana “kendinle ne getirdin?” diye sorarlar. Bu sorular karşısında salih amel ve takva sahipleri eli dolu olarak ön saflarda yer alırlar.

Hz. Ali (Aleyhisselam) Sıffin Savaşı’ndan dönerken Kufe‘nin dışında bulunan mezarlığı görünce kabirlerde yatan ölmüş insanların durumunu beyan ettikten sonra şöyle buyurdu: “Ey korkunç diyarın, ıssız yerlerin, karanlık kabirlerin halkı! Ey toprakta yatanlar, ey garipler, ey yalnızlar, ey korkuya uğrayanlar! Siz, bizden önce giden, biz ise sizi izleyen ve size kavuşacak olanlarız. Bıraktığınız evlere gelince, başkaları o evlerde oturdular.

Eşlerinize gelince, başkalarıyla evlendiler. Mallarınıza gelince, başkaları arasında taksim edildi. Bizden olan haber bu, sizden ne haber!” Sonra ashabına dönerek şöyle buyurdu: “Bilin ki, eğer konuşmalarına izin verilseydi, size ”En hayırlı azık takvadır”  diye haber verirlerdi.