En önemli vazifemiz
İnsanları tevhid akidesini yaymak gibi kutsal bir görevden alıkoyan faktörlerin başında dünya sevgisi gelir. Hiç kuşku yok ki dünya hayatının geçici menfaatlerine aldanarak, bu büyük vazifeden yüz çevirenler yaşadıkları asrın gafilleridirler. Ulvi bir amaç için harcanmayan bir ömür adeta bir bitkinin veya hayvanın ömründen farksızdır. Eşref-i mahlukat olmak nerededir, insan dışındaki varlıkların seviyesine düşmek nerededir? İnsan ya adam gibi hayat gayesine uygun bir yaşam tarzını seçer insan olur Ahsen-i takvim´e ulaşır ya da bu gayeden azade kalır esfel-i safilin´e iner.
Yüce Allah müminlerden hak yolunda üstün bir gayret göstermelerini bekler. Dolayısıyla müminlerin bulundukları yerde bir ıslah etme mecburiyetleri vardır. Kendisinden beklenilen vazifeyi yapmayanların ve boyunlarına kadar dünyaya dalanların sonu ise bir felakettir. Nitekim Yüce Allah Kur´an-ı Kerim´de şöyle buyurur:
Kendi kendimize şöyle bir soru sormalıyız: İnançları uğruna sıkıntı çeken, bir çok zorlukla karşılaşan, yeri geldiğinde canını ve malını feda eden insanların yaptıkları fedakârlıkları yapmadan acaba cennete girmek mümkün müdür?
Kur´an´da “Yoksa sizden önce gelenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız” (Bakara, 214) buyrulduğuna göre bizden önce yaşayanların çektiği sıkıntıları çekmeden, bir şeyleri feda etmeden öyle bedavadan cennete girmek yoktur. Bediüzzaman hazretlerinin de buyurduğu gibi cennet ucuz, cehennem de lüzumsuz değildir.
Peygamberler bile ömürlerini çile ve sıkıntılar içerisinde geçirmişken, bizlerin böyle bedava bir cenneti ummamız ne derece doğrudur? Tevhid akidesini yayma uğrunda Önderimiz Rehberimiz Liderimiz Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem bu uğurda çeşitli eziyet, hakaret, suikast ve işkencelere maruz bırakılmıştır.
Sonuç itibari ile Müslümanlar olarak bizlere düşen birçok vazifeler vardır. Tevhid akidesinin tüm dünyaya yayılması ve Hakk´ın hakim olması için bütün gücümüzle çalışmak zorundayız. Aksi takdirde “ümmetim ümmetim” diyerek son nefesini veren Efendimiz bizlerden razı olmayacaktır. Ehli Beyt´i ve eshabı bizden razı olmayacaktır. Ciğeri sökülerek şehid edilen Hz. Hamza ve ölünceye değin iffet yerlerine mızraklarla vurulan İslam´ın ilk kadın şehidi Hz. Sümeyye bizlerden razı olmayacaktır. Onlar bu acılara katlanmışken, bizim elimizi taşın altına koymak istemeyişimizin ve tevhid akidesini yaymak için fedakârlık yapmamamızın hiçbir açıklaması olamaz.
Aydın Başar