Ali (a.s) Hira Mağarası’nda
Ali (a.s), her zaman Peygamber (s.a.a) ile birlikteydi; öyle ki, Peygamber (s.a.a) şehir dışına her çıktığında Ali’yi (a.s) yanında götürürdü.[1]
İbn Ebi’l-Hadid şöyle diyor:
Sahih hadisler gösteriyor ki, ibadet için Hira Dağı’nda bulunan Hz. Muhammed’e Cebrail ilk kez nazil olup kendisini peygamberlikle müjdelediğinde, Ali (a.s) O Hazret’in yanındaydı.
Bu konuda İmam’ın (a.s) kendisi şöyle buyuruyor:
Her yıl Hira Dağı’na çekilir, kulluğa koyulurdu. O’nu ben görürdüm, başkası görmezdi.[2]
Hz. Ali’nin üstte geçen sözünden, Hz. Muhammed’in, peygamberlik makamına ulaştıktan sonraki dönemlerde Hira Dağı’na gittiği anlaşılabilir; ama geçen ipuçları ve O Hazret’in Hira Dağı’na genellikle peygamberliğinden önce gitmiş olduğu gerçeği, Hz. Ali’nin sözünün, peygamberlikten önceki döneme işaret ettiğini onaylamaktadır.
Hz. Ali’nin nefsî temizliği ve Peygamber’den aldığı eğitim, daha çocukluk dönemlerinde, normal insanların göremeyeceği şeyleri görmesine ve işitemeyeceği sesleri işitmesine sebep oldu. Bu konuda Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
Çocuktum henüz Hira Dağı’nda Peygamber’in yanında iken, O’na doğru dökülen vahiy ve peygamberlik nurunu görüyor, nübüvvet kokusunu alıyordum.[3]
İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki:
Emir’ül-Müminin Ali (a.s), Hz. Muhammed’in peygamberliğe seçilmesinden önce, peygamberlik nurunu görüyor ve vahiy meleğinin sesini duyuyordu.
Hz. Peygamber (s.a.a) vahiyle karşılaştığı o büyük anda Hz. Ali’ye şöyle buyurdu:
Eğer ben son Peygamber olmasaydım, benden sonra nübüvvet makamına sen lâyık olurdun; ama sen benim vârisimsin; sen muttakilerin önderisin.[4]
Emir’ül-Müminin çocukluk çağlarında işittiği gaybî sesler hakkında şöyle buyuruyor:
———————————-
[1]- İbn Ebi’l-Hadid, Şerh-u Nehc’il-Belâğa, c.13, s.208.
[2]- Nehc’ül-Belâğa, 192. hutbe.
[3]-Hz. Muhammed Allah tarafından Risalet makamına seçilmeden önce, vahyi ve gaybî sesleri, rivayetlerde beyan edilen rumuzlu bir şekilde idrak ediyordu. İbn Ebi’l-Hadid, Şerh-u Nehc’il-Belâğa, c.13, s.197.
[4]- İbn Ebi’l-Hadid, Şerh-u Nehc’il-Belâğa, c.13, s.310.
[5]- Nehc’ül-Belâğa, Kasıa Hutbesi, 192. hutbe