Kur’an ve Ehlibeyt

0
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Biz takva kelimesi, hidayet yolu, en yüce örnek, en azametli hüccet ve en sağlam kulpuz.”; “Ehl-i Beyt’imin sizin aranızdaki örneği ona binenin kurtulduğu ve binmeyenin ise helak olduğu Nuh’un gemisi’nin örneği gibidir.”;

“Ehl-i Beyt’imi kendi aranızda bedendeki baş ve baştaki iki göz mesabesinde tutunuz. Zira baş olmadığı yerde beden ve gözün olmadığı yerde ise baş yolu bulamaz.”

Peygamber (s.a.a) ve Kıyametin Misali
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Benim ve kıyametin misali iki yarış atı misali gibidir. Benim ve kıyametin misali bir grubun düşmanın durumundan haberdar olmak için önceden gönderdiği kimsenin misalidir. O düşman kendisinden önce topluluğuna ulaşır korkusuyla elbisesini çıkarır ve onlara şöyle işaret verir: Sizlere saldırıya geçilmiştir! Sizlere saldırıya geçilmiştir! Bu benim! Bu benim!” [1]
Kur’an’ın Misali

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kur’an ve insanların misali yeryüzü ve yağmurun misali gibidir. Yeryüzü kurumuş ve ölü bir haldeyken aniden Allah ona yağmur yağdırır, yeryüzü harekete geçer, ardından şiddetli yağmurlar indirir, yeryüzü hareketlenir ve gelişir. Ardından yeryüzünün tohumları yeşersin, bitsin ve bitkileri büyüsün diye nehirleri ve vadileri akıtır. Allah yeryüzünün süsü, insanların ve hayvanların yiyeceği olan şeyi yeryüzünün bağrından çıkarır, Kur’an da insanlara işte böyle yapar.” [2]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın beni kendisiyle gönderdiği hidayet ve ilmin misali bir toprağa inen şiddetli yağmurun misalidir. Tertemiz olan o toprağın bir bölümü suyu kendine çeker, onda bir çok bitkiler ve bir çok otlar yetişir. Sert olan bir bölümü ise suyu tutar, Allah onunla insanları faydalandırır. Zira oranın suyundan içerler, tarlalarını sularlar, hayvanlarını otlatırlar. Yağmur suyunun bir bölümü de çöl olan başka topraklara yağar, orada ne bir su tutulur ve ne de bir bitki biter. Allah’ın dininde derin bir anlayış sahibi olan, Allah’ın beni kendisine gönderdiği şeyin kendisine fayda verdiği, öğrendiği ve öğrettiği kimse ile bu sebeple başını bile kaldırmayan ve kendisi için gönderildiği ilahi hidayeti kabullenmeyen kimsenin misali işte budur.” [3]

Peygamberin (s.a.a) Ehl-i Beyt’inin Örneği

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ehl-i Beyt’imin örneği Nuh’un gemisinin misali gibidir. Her kim ona binerse kurtulur ve her kim de ondan geri kalırsa suya gark olur.” [4]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Gerçekte Ehl-i Beyt’imin sizin aranızdaki misali Ona binenin kurtulduğu ve binmeyenin ise boğulduğu Nuh’un gemisinin misali gibidir.” [5]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ehl-i Beyt’imin sizin aranızdaki örneği ona binenin kurtulduğu ve binmeyenin ise helak olduğu Nuh’un gemisi’nin örneği gibidir.” [6]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ehl-i Beyt’imin sizin aranızdaki örneği Nuh’un gemisinin örneği gibidir. Nuh kavminden ona binen kurtulmuş ve geri kalan kimse ise helak olmuştur ve aynı şekilde (Ehl-i Beyt’imin örneği) İsrailoğulları içindeki “Hitte” kapısının örneği gibidir.” [7]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ehl-i Beyt’imin ümmetimin içindeki örneği Nuh’un kavmi arasındaki gemisinin örneğidir. Ona binen kurtulmuş ve binmeyen ise helak olmuştur ve aynı şekilde (Ehl-i Beyt’imin örneği) İsrailoğullarıındaki “Hitte” kapısının örneği gibidir.” [8]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim dinime uyar, yolumda yürür ve metodumu takip ederse Ehl-i Beytimin imamlarının tüm ümmetimden daha üstün olduğuna inanmalıdır. Zira onların bu ümmet arasındaki örneği İsrailoğulları arasındaki “Hitte kapısı” gibidir.” [9]

Ebu Zer (r.a) şöyle diyor: Allah Resulünün (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim: “Ehl-i Beyt’imin bu ümmet arasındaki misali, ona binenin kurtulduğu ve binmeyenin ise gark olduğu Nuh’un gemisinin misalidir.”

Ve yine Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim: “Ehl-i Beyt’imi kendi aranızda bedendeki baş ve baştaki iki göz mesabesinde tutunuz. Zira baş olmadığı yerde beden ve gözün olmadığı yerde ise baş yolu bulamaz.” [10]

Resulullah (s.a.a) Ali’ye (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Ali! Ben hikmetin şehri sen ise kapısısın… Senin ve senin soyundan (benden sonra) gelecek olan imamların örneği Nuh’un gemisinin misali gibidir. Her kim ona binerse kurtulur ve her kim de ondan geri kalırsa gark olur. Sizin örneğiniz kıyamete kadar birinin battığı ve onun yerine diğerinin doğduğu gökteki yıldızlar gibidir.” [11]

Peygamber (s.a.a) Ali’ye (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Ali! Senin ümmetimin arasındaki varlığın Nuh’un gemisinin varlığı gibidir. Kim ona binerse kurtulur ve her kim de ondan geri kalırsa gark olur.” [12]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: ” Gerçekte bizim sizin aranızdaki örneğimiz Ashab-ı Kehf’in mağarası ve “Hıtte” kapısı örneğidir. O teslimiyet ve itaat kapısıdır. O halde hepiniz (Allah’a) teslimiyet içine giriniz.” [13]

İmam Sadık (a.s) Allah-u Teala’nın “ve terk edilmiş bir kuyu ve yükseltilmiş bir köşk” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Terk edilmiş kuyudan maksat sessiz olan imamdır, yükseltilmiş köşkten maksat ise konuşan imamdır.” [14]

İmam Sadık (a.s) “Allah göklerin ve yerin nurudur. O’nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer” ayeti hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: “Bu, Allah’ın bizler hakkında verdiği bir örnektir. Zira peygamber ve İmamlar (a.s) Allah’ın varlığının alamet ve nişanelerindedir. Onlar vesilesiyle tevhit, dinin maslahatları, islam’ın şeri ilkeleri farzları ve sünnetleri elde edilir.” [15]

İmam Bakır (a.s) aynı ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur: “kandil”den maksat Allah Resulü’nün (s.a.a) göğsündeki ilim nurudur ve “içinde ışık bulunan bir kandil yuvası”ndan maksat ise Ali’nin (a.s) göğsüdür. Peygamberin (s.a.a) ilmi Ali’nin (a.s) göğsünde karar kılınmıştır.” [16]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ben o zeytin ağacının dallarından biriyim, nübüvvet evinin kandillerinden bir kandilim. Elçilerin (meleklerin) terbiye ettiği bir kimseyim. İyilik ve yücelik sahibi kimselerin terbiye ettiği kimseyim. İçinde nurların nurunun bulunduğu bir kandil ve kıyamete kadar seçkin kimselerin sırtında baki olan seçkin bir kelimeyim.” [17]

İmam Hadi (a.s) Camia ziyaretinde şöyle buyurmuştur: “Sizleri nurlardan yarattı ve sonra halkalar halinde arşının etrafına topladı. Sonra bize ihsanda bulundu. Allah sizleri de (makam ve mevkisinin) yücelmesine izin verdiği evlerde karar kıldı ve adı oralarda anıldı.” [18]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Benim içinizdeki durumum, ka­ranlığın içindeki ışığa benzer; karanlığa dalan onunla aydınlanır.” [19]

En Yüce Örnek

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Biz takva kelimesi, hidayet yolu, en yüce örnek, en azametli hüccet ve en sağlam kulpuz.” [20]

Resulullah (s.a.a) Ali’ye (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Ali! Allah’ın hücceti sensin, Allah’ın kapısı sensin, Allah’a ulaşan yol sensin, o büyük haber sensin, sırat-ı mustakim (doğru yol) sensin ve en yüce örnek sensin.” [21]

İmam Hadi (a.s) Camia ziyaretinde şöyle buyurmuştur: “Hidayet imamlarına, karanlıkların meşalelerine, takva nişanelerine, akıl ve zeka sahiplerine, yaratıkların sığınağına, peygamberlerin varislerine ve en yüce örneğe selam olsun.” [22]

————————————————————-
[1] a. g. e. 38332

[2] a. g. e. 2457

[3] a. g. e. 897

[4] a. g. e. 34151

[5] Emali’et-Tusi, 349/721

[6] Kenz’ul-Ummal, 34169

[7] a. g. e. 34170

[8] İhticac, 1/361/58

[9] Emali’es-Seduk, 69/6

[10] Emali’et-Tusi, 482/1053

[11] Kemal’ud-Din, 241/65

[12] el-Hisal, 573/1

[13] Gaybet’un-Nu’mani, 44

[14] Mean’il-Ahbar, 111/2

[15] et-Tevhid, 157/2

[16] a. g. e. 158/4

[17] Emali’es-Seduk, 490/9

[18] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza (a.s), 2/275/1

[19] Nehc’ül-Belağa, 187. hutbe

[20] Nur’us-Sakaleyn, 4/181/47

[21] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, 2/6/13

[22] a. g. e. s. 273/