Kimya-yı Saadet (3)

0
Gazap kuvvetinin haddinden fazla olmasına, tehevvür (korkusuzluk); noksan olmasına yüreksizlik ve cesaretsizlik; orta halde, yani normal olmasına da cesaret denir.
Cesaretten lütuf, kerem, yüksek hizmet, hilim (yumuşaklık) tahammül temkin ve buna benzer sıfatlar doğar. Aşırı korkusuzluktan gurur, tahammülsüzlük, tahakküm ve tehlikeli işlerle uğraşmak gibi şeyler; cesaretsizlikten de kendini aşağı görme, çaresizlik, gibi şeyler; cesaretsizlikten de kendini aşağı görme, çaresizlik, yanıp yakılma ve yağcılık yapma meydana gelir.  Şehvet kuvvetinin çok fazla olmasına hırs denir.

Hırstan utanmazlık, kötülük, mutsuzluk, pislik, çekememezlik, zenginlerden sıkılma, fakirleri beğenmeme ve bunlara benzer huylar meydana gelir.

Şehvet kuvveti eksik olursa umursamama, mertsizlik, donukluk, durgunluk gibi huylar ortaya çıkar. Şehvet kuvvetinin normal olmasına iffet denir. İffetten utanma, kanaat, cömertlik, sabır ve uygunluk oluşur.

Bu sıfatların her birisinin iki ucu var. İki uç ta kötü ve çirkin yalnız ortası güzel ve makbuldür. İki uç arasındaki bu orta yer kıldan daha incedir. Doğru yol budur. İncelik te ahiretteki sırat gibidir. Dünyada bu sırat üzerinde doğru durup ayağı kaymayan, kıyamet gününde de sırat üzerinde rahat yürür. Bunun için Yüce Allah bütün sıfatların ortasını emrediyor ve buyuruyor:

“İnfak ettikleri zaman israf etmeyip ve kısmayıp orta halde bulunanlar.” (Furkan, 67)

Yüce Allah, Peygambere buyuruyor ki:

“Hiçbir şey vermeyecek şekilde elini tamamiyle bağlama ve hepsini verip yanında bir şey kalmayacak kadar da açma.”

O halde tam güzel ahlaka sahip kimse, anlattığımız sıfatları kendisinde orta halde bulundurandır. Tıpkı güzel bir yüzde, her şeyin düzgün, doğru ve uyumlu olması gibi. Güzel yüzle çirkin yüz arasındaki farkın sonu olmadığı gibi, güzel ahlakla çirkin ahlak arasındaki farkın da sonu yoktur. Güzel ahlakın tam anlamı budur. Güzel ahlakın belki sonsuz çeşidi vardır. Fakat asıl kuvvetleri gazap, ilim, şehvet ve adalettir. Gerisi bu dört esasa bağlı olan dallardır.

Kötü Ahlakın Tedavisi

Kötü ahlakı terketmek isteyen için yalnız bir yol vardır: O da arzu ettiği şeylerin tersini yapmaktır. Zira şehveti, karşı koymaktan başka bir şey yok edemez. Her şey zıddı ile yok olur. Nitekim sıcaklıktan ileri gelen hastalığın ilacı, soğukluktur. Öfkeden meydana gelen hastalığın ilacı da, soğukkanlılık ve sükunettir. Büyüklenmenin ilacı, alçak gönüllülüktür. Cimrilik pisliğinin ilacı da cömertliktir. Bütün huylar böyledir.O halde iyi işleri adet edinende, güzel ahlak meydana gelir. Şeriatın iyi işleri emretmesinin hikmeti de budur. Zira iyi işler yapmaktan gaye, kalbi çirkin şekilden iyi şekle çevirmektir. İnsanın zorlanarak zamanla adet edindiği her şey, artık onun tabiatı, huyu olur.

O halde Yüce Allah’ı tanımaktan ve O’na itaat etmekten başka şeyi sevenin gönlü hastadır. Nitekim, Yüce Allah, “Kalblerinde hastalık vardır.” buyuruyor. (Bakara, 10)

Ve yine “Ancak Yüce Allah’a selim kalble gelenler kurtulur.” (Şuara , 89) buyuruyor. Vücut hastalığı nasıl bu dünyada insanı ölüme götürüyorsa, kalb hastalığı da öbür dünyada ölüme götürür. Hastanın, arzularına karşı koyarak, doktorun verdiği ilaçları almaktan başka kurtuluş ümidi olmadığı gibi, kalb hastalığının tedavisi için de nefsin isteklerine karşı koyup, şeriat erbabının emrini kabul etmekten başka yol yoktur. Zira insanların kalblerinin doktoru, şeriat erbaplarıdır.