Hz.Hüseyn’in (a.s) Vasiyeti
İmam Hüseyin’in (as) Irak’a Hareketi
İmam Hüseyin’in (a.s) Konuşması
Musiru’l-Ahzan kitabında şöyle geçer: İmam Hüseyin (a.s) Abdullah b. Ömer’le konuştuktan sonra ayağa kalkıp şöyle buyurdu:
Hamd Allah’adır. Allah neyi dilerse o olur. Kuvvet ve kudret ancak Allah’tandır.
Gerdanlığın genç kızların boyunlarında iz etmesi gibi, ölüm de Ademoğulları için yazılmıştır. Yakub’un Yusuf’a olan özlemi kadar ben de, benden öncekilere kavuşmayı ne de özlemişim! Bana, varacağım bir katligâh tayin edilmiştir. Öyle ki, o ıssız çöllerin yırtıcı kurt ve hayvanlarının, Nevavis ve Kerbela arasında benim azalarımı parçaladıklarını, aç karın ve boş dağarcıklarını benim bedenimle doldurduklarını adeta görüyorum! Allah’ın kaza kalemiyle yazılmış olan böyle bir günden kurtuluş yoktur. Allah’ın razı olduğu şeye biz Ehlibeyt de razıyız. O’nun bela ve imtihanı karşısında sabrediyoruz. O, sabredenlerin sevabını bize tamamıyla verecektir. Resulullah’ın (s.a.a) bedeninin parçası olan evlatları, ondan hiçbir zaman ayrı düşmeyeceklerdir. Cennette de onun yanında olacaklardır. Peygamber’in (s.a.a) gözü onları görmekle aydınlanacak ve onlar hakkındaki vaadi de gerçekleşecektir.
Şimdi kim bizim uğrumuzda canını vermeye ve Allah’ı mülakat etmeye kendini hazırlamışsa, bizimle birlikte göçsün! Ben Allah’ın izniyle sabahleyin buradan göçeceğim.[3]
Şuna dikkat edilmesi gerekir ki, biz bu konuşmaları naklederken onların ne zaman ve nerede nakledildiklerini incelemek ve bu incelemeden elde ettiğimiz sonuç üzerine onları düzenlemek istemiyoruz. Bu araştırmadan amacımız, İmam Hüseyin (a.s) ve döne-mindeki kişiler açısından o hazretin şehadeti hakkında açık ve gerçek bir görüntü sergilemek ve böylece İmam Hüseyin’in (a.s) şehadetinin felsefesini ve onun etkilerini tanıyabilmektir. İşte bu bağlamda, aktardığımız bu konuşmalar ve olaylar, kanaatimizce yeterlidir.
[1]- Biz, Allame Meclisî’nin Biharu’l-Envar (c.44, s.329) kitabındaki rivayetini göz önünde bulundurarak Muhammed b. Ebu Talib-i Musevî’nin ibaretini seçtik.
[2]- el-Futuh, İbn A’sem, c.5, s.34. Maktel-i Harezmî, c.1, s.188. “Ceddim Resulullah ve babam Ali’nin gidişatıyla” cümlesinden sonra tahrif edilerek, “Ve hidayet edici hulefa-i raşidinin gidişatıyla r.a” cümlesi de eklenmiştir. Oysa “raşidin” kelimesi, Ümeyyeoğulları’nın hilâfetinin son dönemlerinde, ilk halifeler hakkında kullanılan bir tabirdir. Bu kelimenin o tarihten önce kullanıldığına dair bir kaynak yoktur. Ayrıca, “hulefa-i raşidin”den maksat, Resulullah’-tan (s.a.a) sonra peşpeşe hilâfet makamında oturan kimselerdir ve onlardan biri de Emirü’l-Müminin Ali’dir (a.s). Halbuki “raşidin” sözcüğünün İmam Ali’nin (a.s) adına atfedilmesi doğru değildir. Bütün bunlar, bu cümlelerin İmam Hüseyin’in (a.s) buyruklarına eklendiğini göstermektedir.
[3]- Musiru’l-Ahzan, s.29; el-Luhuf’ta (s. 23’te) ise şöyle geçer: İmam Hüseyin (a.s) bu hutbeyi Mekke’den çıkmak istediği zaman okudu.